Bir seçime umut bağlamak… En son 1977 seçimlerinde, Karaoğlan’a umut bağlayanların hayal kırıklıklarını gördüğümden beri, ki o zaman 14 yaşındaydım, her seçimin aslında bir kaybediş olduğunu iyi bilenlerdenim. Doğduğumda bu ülkenin siyasetinin tepesinde Demirel vardı, İnönü’yü hatırlamam pek, Demirel’in karşısında da Ecevit’i bildim hep. Sonra aktörler değişti; kadınlı erkekli, askerli sivilli, “starring”, “co-starring”, “also-starring” rolleri değişti… Ama, filmin figüranları hiç değişmedi. Onların rolü de hep, seçimden seçime gidip oy atmaktı… Filmin adı “teMSiliyet’ti ama afişini yazarken, sehven mi artık bilmiyorum, ama yanlış yazmışlar… “TeSLimiyet” serüveni, bilmem kaçıncı sezon oynamaya devam ediyor hâlâ, memleket sinemasında…
Her sezonun başında büyük bir umut, ama her finaldeyse ciddi bir hüsran var. Her defasında bir star çıkıyor, figüranların gözüne giriyor, finale doğru bir kahraman edasıyla uzaklaşıyor; ta ki yapımcıların uygun gördüğü, aslında seçtiği, yeni bir stardan yeni bir kahraman üretene kadar…
Bunca yıldır, kahramanlar ve kahramanlıkların at oynatıp cirit attığı hamaset diyarında, “biz”den olmayan birini katlettiler… İlk değildi bu katliam, ama hiç hesaba katılmayan bir şey oldu… O “biz”den olmayana yaşam hakkı tanımayan haksızlığın karşısında bir ortak vicdan çıkıverdi… Ansızın değildi elbette, ama bir araya gelmek için o kıvılcımı beklenmişti besbelli…
Egemenlerin muhalif sesleri katlederek susturması, “öteki”leri linç ederek yok etmesi ve sürmesi yeni bir gelenek değildi bu ülkede; ama hem “öteki”, hem “muhalif”, hem de sesi gür çıkan Hrant’ı yok ettiklerinde, arkasından yürüyen sayısız yüreğin bir araya gelerek Türkiye semalarında dolaşmaya başlayan ortak vicdan, bir katil sürüsünün yıllardır, kıçları açıkta, gözleri kapalı olarak pervasızlık denizinde nasıl yüzdüklerini açığa çıkarıverdi ansızın…
…ve o hayalet bulut, ülkenin dört bir yanında, önce işçi direnişlerinde, köylerde HES direnişlerinde, sonra da birdenbire bir gecede İstanbul’un ortasında, “dünyanın merkezinde” Gezi’de ete kemiğe bürünüverdi. Artık milyonlarca olmuştu birlikte atan yürek sayısı, “bu daha başlangıç” diyerek…
Daha o gün, görünüverdi “artık eskisi gibi yönetememek” korkusu egemenlerin. “TeMSilciler” teSLim alamadılar ortak vicdanı. Ok yaydan çıkmıştı zaten, mümkün de değildi o saatten sonra kınına girmesi. Önceleri güvercin tedirginliğinde yürüyen ortak vicdan artık “bir arada yaşamın”, “ayrımcılığa karşı isyanın”, “temsilciler olmadan yönetmenin”, “eşitlik ve özgürlüğün”, “otoriteye karşı birlikte direnmenin” tadını almıştı; hem de gencecik canlarını kana doymayan otoritenin elinde feda ederek…
O hayalet bulut bugün de, merkezi otoritenin en tepesinde, Çankaya’da dolaşıyor. Gene, her sezonda olduğu gibi, figüranlardan icazet almakla başlayacaklar yeni sezona, yapımcılar… Ama hâlâ eskisinin, artık laf-söz dinlemeyen, kaprisli bir “star”ın yerine yenisini bulamadılar; eskisi de kendi bildiğince döndürecek devranı belli ki ve kimseye de yedirmeyecek talandan kalan ganimetleri.
Ama, görünen o ki, bu seçimin sonucu ne olursa olsun, hiçbir “teMSilci” artık eskiden olduğu gibi “teSLim” alamayacak bir halkın geleceğini, çünkü bu ülkenin ortak vicdanı artık her yerde… ve artık çok yükseltti siyasetin çıtasını. Dünya ve insanlık hâllerine aklımın ermeye başladığı günlerden beri, en az 35 yıldır, her ahval ve şerait altında dahi, ben de bu ortak vicdanın sesi, sözü olmaya çabaladım:
hayal ettim ömrüm boyunca… ve bugün, HER ŞEYE RAĞMEN, bu ortak vicdanın sesi ülkenin dört bir yanında yankılanıyor…
- Etnik, dinsel, cinsel, sınıfsal ayrımcılık ve ötekinden nefretin yerine BİR ARADA YAŞAMAYI,
- Her türlü otoritenin yerine EŞİT YURTTAŞLIK TEMELİNDE ÖZGÜRLÜĞÜ,
- Merkezi yönetimin yerine YERELİN DENETİMİNİ,
- Vesayetçi bir temsili yönetim adına uzatılmış iki uçlu değnek yerine HALKIN HER ALANDA YÖNETİME KATILDIĞI “DOĞRUDAN” DEMOKRASİYİ,
- Doğanın rant üretmek için talanı yerine DOĞAYLA UYUMLU BİR YAŞAMI,
- Ölüler üzerinden acıları yarıştırmak yerine BARIŞA DAİR NE VARSA HER YERDE SÖYLEMEYİ,
- Halkına karşı devleti ve otoritesini koruyan bir anayasa yerine YURTTAŞLARININ HAKLARINI EŞİTLİK İÇİNDE HER YERDE KORUYAN BİR ANAYASAYI,
- Dövülen, katledilen, susturulan gençler ve kadınların yerine HER ALANDA SESİ ÇIKAN, SÖZÜ DİNLENEN, KAHKAHALARIYLA DÜNYAYI ZENGİNLEŞTİREN YURTTAŞLARIN YAŞADIĞI BİR ÜLKEYİ
Evet her seçim bir kaybediş oldu, aklım erdiğinden beri. Ama bu seçim başka, görünen sonucu ne olursa olsun, bu ortak vicdanın sesini ve değerlerini bu ülkede yaşayan, ayrımsız tüm yurttaşların duyması ve sahiplenmesi değiştirecek bu ülkeyi ve geleceğini…
İşte bu yüzden gidip oy vereceğim, çünkü AKLIN YOLU ORTAK VİCDAN!
Çünkü;
YENİ BİR DÜNYA İSTİYORUM!
Ak bulutları güneşi kapamayan, rüzgarları özgürlük kokan.
http://www.dailymotion.com/video/xc3a8n_ali-kocatepe-yeni-bir-dunya-istiyor_music