22 Ekim 2024 Salı

Neden şimdi?!

Ekonomi dibe vurmuş. Çalışan, çalışamayan, işçi, işsiz, emekli ve emekçi, büyük-küçük, genç yaşlı, %99 geçim derdinde, tam gaz açlık sınırına doğru yuvarlanarak gidiyoruz topyekûn.

İşçiler iş cinayetlerinde, kadınlar evlerinde, çocuklar hastanelerde, hayvanlar barınaklarında, hepimiz çürük betonların altında ölüyoruz topyekûn. 

60'ların sonunda, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin ardından, devlet desteğinde "Komünizmle Mücadele Derneği" kurucusu, her devir siyaset odağının hep yanı başında, 12 Eylül rejiminin yol verdiği, 90'ların faili meşhur cinayetleri arasında palazlanmış, AKP iktidarı ile yeni yüzyılda devlete çöreklenmiş vaiz bozuntusu ölür ölmez ne oldu da devletin her devirdeki egemenlerinin rotası bir gecede değişti şimdi?

Ne tesadüf değil mi? 1999'dan 2024'e 25 yılın sonunda yine benzer rastlantı: Abdullah Öcalan 16 Şubat 1999'da,  bir CIA operasyonuyla yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmişti. Çok değil, hemen ardından, Fetullah Gülen de 21 Mart 1999'da, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ulaşan istihbaratın hemen ardından, hastalığının tedavisi bahanesiyle Türkiye'yi terk etti ve ABD'ye yerleşti... "Takas mı yapıldı?" sorusu kaldı akıllarda, o günden beri. Dün Gülen öldü, bugün de Öcalan meclise davet edildi. Neden şimdi?.. Malum, mevzubahis "dövletin bekası" olunca her yol mübah bu ülkede... Yine mi beka kazanacak?..


Yanı başımızda hem kuzeyde hem de güneyde bir savaş sürüyor. Hem Karadeniz'in kuzeyinde hem de Orta Doğu coğrafyası yeniden paylaşılıyor. Olup bitenlerin hiç biri, dünya sermayesinin büyük aktörleri ABD, AB, RUSYA ve ÇİN'in kontrolü dışında değil. Ukrayna, İran, Suriye, Filistin coğrafyasında kıyamet koparken dünya dengesi yeniden kuruluyor. Türkiye'nin siyaset dengelerini de bu gelişmelerin dışında yorumlamak mümkün değil.

Sermayenin ne ulusu ne de etnik kökeni var, dini ve mezhebi de yok. Yeni kurulacak dengeler içinde potansiyel yatırım alanlarında yer tutmak için şimdiden saflar sıkılaştırılıyor olmalı. Hem  de yıllardır ülkeye bir türlü giremeyen yabancı yatırımcı eliyle sermaye transferinin yolunu açacak olan "istikrar" için "milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz" bu zamandan daha iyi bir fırsat olabilir mi?

Görünen o ki, önümüzdeki günlerde, dünyanın küresel patronlarınca Türkiye ve çevresindeki coğrafya yeniden biçimlendirilecek. Elbette bu sürecin taşeronluğu da "yerli ve milli" sermayemizle "kardeş Kürt" sermayesinin işbirliği ile yürütülecek.

Bu hazırlık için yeterli koşul da zaten hazır: Anadolu coğrafyasının tüm halklarının eşitliği ve kardeşliği için yüz yıldır savaşım veren sosyalistlerin sesinin kısıldığı, toplumsal muhalefetin azgınca bastırıldığı bir dönemdeyiz. Ana muhalefetin lideri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, daha dün Selahattin Demirtaş'ı ziyaret etmesi de bir rastlantı değil. Yeni dönemin iktidar ve muhalefet safları da netleşiyor giderek.

Görelim bakalım. Kartlar yeniden dağıtılınca elimizde neler olacak? Kimler kimlerle iş tutarken ortak coğrafyanın %99'unun cebinde ne kalacak acaba?