Önümüzdeki panik seçim bir ülkenin ve üstünde yaşadığımız coğrafyanın kaderini çizecek... Bu kesin...
Seçimin erkene alınmış olması 17 yıllık AKP iktidarının tüm meşruluk gerekçelerini yok etti; demek ki, çoğunlukçuluk, tek parti, hamaset, tek adamcılik, hatta "yerli ve milli" yaftalı savaş bile istikrar üretmeye, yönetebilmeye yetmiyor... Yetmedi...
Son 5 yıldır, Gezi'den bu yana, bu ülke yönetil(e)miyor; tüm denemeler boşa çıkıyor, başbakanlar değişiyor, anayasa değişiyor, muhalif her ses susturuluyor, her yerde düşmanlar yaratılıyor, herkese kafa tutulup her durumda haklılık gerekçeleri üretiliyor, yetmiyor, savaş ortamında şehit cenazelerinde bini bir para hamasetle oylar korunmaya çalışılıyor ama bir türlü yetmiyor...
Tüm evrensel erdemlerden yoksunlaşmış, sadece ve sadece güce dayanan bir ihtiras ülkede yaşayan milyonların geleceğini sonu öngörülemez, kapkaranlık bir kaosun içine soktu...
Evet. Önce "kaos" vardı, sonra "kozmos" oluştu: her belirsizlik ve düzensizlik hâli, yeni bir düzen yaratır. Yükselen her dengesizliğin sonu yeni bir dengedir, (bkz: termodinamiğin ikinci kanunu ve insanlık ve düşünce tarihi).
Bu seçim, sadece yeni meclis ya da yeni başkan secimi olmayacak, bir parçası, yurttaşı olduğumuz bir ülkenin geleceğinin, kaderinin seçimi olacak: ya kaos, ya da kozmos, ya düzen ya da belirsizlik, ya hamaset ya da insanlık, ya cennet ya da cehennem...
Bu seçimin sonucunu da adayların "kim" olacağı değil, çoğunluğun hangi ilke ve değerlerin arkasında toplanacagi belirleyecek. Hukuksuzluğa karşı #adalet, savaşa karşı #barış, kulluğa karşı #yurttaşlık, tekliğe karşı #birlik, çoğunlukçuluğa karşı #çoğulculuk, otoriteye karşı #demokrasi, mutlakçı ittifaklara karşı #cumhuriyetçilik, fanatizmin tekbenciliğine karşı #eşitlikçilik, dinsel dogmatizme karşı seküler #laiklik, ezber karanlığına karşı yaratıcı #aydinlik, yerli ve milli hamasete karşı #yerel ve #evrensel #diğerkâmlık çatışacak bu seçimde.
Adayların "kim" olacağı değil, ilkesel olarak erdemin mi, erdemsizliğin mi arkasında duracağı belirleyecek bu seçimi. Türkiye kendine yeni bir diktatör mü arayacak? Bunca yaşanmış kötülüğün üzerine kurulacak yeni demokratik ve çağcıl bir düzen mi? Tarihte böyle zamanlara "yıldızın parladığı anlar" deniyor. Tam da böyle, kaçınılmaz bir kırılma noktasındayız. İsimler üzerinde değil, ilkeler üzerinde oluşacak bir ortaklaşma ülkenin kaderini belirleyecek. İlkelerin ortaklaşmasıysa kendi liderlerini ortaya çıkartacaktır zaten, tarihin her devrimsel dönüşümünde olduğu gibi...
Ya kaos, ya kozmos! Seçim bizim...