"Tüfek, Mikrop ve Çelik"... ya da savaş, salgın hastalık ve teknoloji yarışı...
Yeni bir yıla başlayalı daha 3 ay olmadı ama bu 3 bela tüm yaşamımızı, planlarımızı, hedeflerimizi, hatta ideallerimizi alt üst etti. Yılbaşından bu yana başımızdan eksik olmadı; bir yanda Suriye ve Libya cephesinde yaşanan açık savaş hâli ve gündelik hayatımızdaki etkileri, bir yanda yerkürenin (bize göre) doğusuyla batısı arasındaki teknoloji yarışı ve pazar rekabetinin açık bir ekonomik savaşa dönüşmesinin dünyada yarattığı güç dengesizliği ve yeni dengeler oluşurken ortaya çıkan hızla yoksullaşma; ve son olarak da, o hep kutsadığımız devlet sınırlarına aldırış etmeyen, vizesiz, izinsiz, inatla ve ısrarla ülkeden ülkeye gezerek yayılan küresel virüs salgını...
Evet hiç biri tarihte bir ilk değil. 13bin yıldan beri, insanlığın yerleşiklik tarihi boyunca bu 3 faktör hep çığırlar yaratıp, yeni çağlarda, farklı coğrafyalarda insanlığın önüne yepyeni ufuklar yaratmış. 21. yüzyılda ulaştığımız eşitsiz gelişmenin temel sebeplerinden biri olan sömürgeciliğin yarattıği küresel kapitalizmin bir sonucu olan, insanın hem kendine hem de "basit" bir parçası olduğu kendi doğasına yabancılaşmasını aşabilmesi için de yeni bir çığıra doğru gidiyoruz sanki...
Nasihatler kâr etmiyor ama musibetler tarihsel bir süreci tekrarlayacağa benziyor...
Işte Yeni Gine'li meraklı araştırmacı, Jared Diamond'un kaleminden çıkan "Tüfek, Mikrop ve Çelik" de 13bin yıl önce, Orta Doğu'da yaşayan bir insanın bir buğday tanesini toprağa ekmesiyle başlayan ve hâlâ tekrarlayan bir döngüyle devam ederek bugüne ulaşan insanlık tarihine dair en can alıcı ve en önemli soruların yanıtlarını arıyor.
Kıssadan hisse: değişmez sandığımız her şey değişiyor, bir çağ yok olup gidiyor, bu açık ve net... Peki yıkılıp, yok olanın yerine ne koyacak insan aklı?..
Yaşamaya ayak direyebilenlerin kollektif aklı ve küresel dayanışması belirleyecek o geleceği...