Bizler, bizim gibiler, önümüzdeki seçimlerden ne bekliyoruz acaba?
Bir kahraman gelip her
şeyi düzeltecek mi? Ekonomi, pahalılık, yoksulluk, işsizlik, hukuksuzluk,
adaletsizlik, çocuklarımızın, torunlarımızın çetelere pazarlanan geleceği, dış
politikada yerlerde sürünen ülke onuru...
Bir gecede düzelecek mi?
Bunu yapabilecek bir kahraman var mı? Olabilir mi?
Beni, kendi adıma, seçimin kendisinden çok, seçimden sonraki olası konjonktür ilgilendiriyor:
Önümüzde 2 seçim var: CB
kim olacak? Meclis aritmetiği nasıl olacak?
Eğer ülkede tedrici bir
düzelme, iyileşme olacaksa her ikisi de aynı oranda çok değerli ve çok
önemli...
“Değişim”, “dönüşüm”, “restorasyon”, “yeniden kuruluş”, adına ne derseniz deyin, gerçekleşebilmesi için en temel ilk koşul, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından gitmesi ve mecliste AKP+MHP bloğunun ciddi ölçüde güç kaybetmesi (1/3'den daha aza inebilmesi). Bunun için de olmazsa olmaz gerek şart, muhalefetin #BİRLİKTE hareket etmesi...
6'lı millet ittifakı +
şimdilik 7'li sol-sosyalist demokrasi ittifakı + birleşik toplumsal muhalefet (sendikalar, meslek örgütleri, kadın ve
çevre hareketi, yerel dayanışma ağları ve iktidar aracı olmayan tüm STK'lar)...
Hepsi bir arada! BİRLİKTE!
Bunlardan herhangi
birisinin, tekil ya da grup olarak bu birleşik muhalefetin dışında kalmasıysa,
eski zulüm ve sefaletin devamının, üstelik daha da kötüleşerek, ülkece çöküşün
yeterli koşulu, hepimiz için...
Peki ya sonrası?
Beni seçimden daha fazla
ilgilendiren konu bu?
Biz neyi seçeceğiz? Yeni
bir diktatörle (daha iyi bir şoförle)
eski rejimin devamını mı?
Yoksa, ben buna "yeniden
kuruluş" diyorum; demokratik, çoğulcu, insan haklarını ve hukukun
üstünlüğünü başa koyan, her türlü ayrımcılığı (din, dil, mezhep, ırk, ulus, cinsiyet ve diğerleri) suç sayan,
temsiliyet yerine doğrudan katılımı önceleyen, karar noktalarında, merkezi
iktidar gücü yerine, yerel yönetimleri ve yerel inisyatifleri güçlendiren (daha bir sürü koşul sayılabilir, ama bunlar
benim olmazsa olmazlarım) yeni bir toplumsal uzlaşma (yeni bir anayasa ve yeni bir rejim, dilerseniz 'yeni bir cumhuriyet'
olsun adı) olacak mı? Olmayacak mı?
Yaşadığımız derin yoksullaşmanın üstesinden gelmenin en temel
koşulu da bu...
Gerisi yoksulluğun (yani öte tarafta da zenginliğin talanının,
talancılar değişse de) çoğalarak artması demek...
Bu şartları öncelemeyen ve bunları yaşama geçirme konusunda tereddüdüm olacak hiç bir cumhurbaşkanı adayına, kim olursa olsun, benim desteğim olmayacak. Hep 'ehven-i şer' diyerek bugüne dek, Erdoğan ve AKP'ye yol verdik... Bundan sonrasında da farklı olmayacaktır... Erdoğan gibi davranarak sahnelere çıkan, onun yerine geçmeye çalışacak her aday, bence bu seçimi kaybeder... Şimdiden açık, net ve kesin bir sonuç bu.
Eğer bir cumhurbaşkanı adayı arıyorsak, seçmeni mobilize edecek olan birleşik muhalefetin üzerinde tereddütsüz uzlaştığı, ortak ve birleşik, tek bir aday olmalı. Bir sonraki dönemde, normal ve adil bir secimde, herkesin gönlündeki adayı desteklemesi gayet doğal bir hak olur elbette. Ama bugün bu birleşik muhalefetin, en geniş uzlaşmanın dışında kalmak ve “muhalefete muhalefet etmek” sadece ve sadece bu rejimin (sadece Erdoğan ve AKP iktidarının değil) devamına onay vermek demektir, kanımca...
Sonuç olarak, bugün için, tüm muhalefetin üzerinde uzlaşabileceği ve yeni bir kurulusun kapısını açabilecek, en yakın aday ‘Kemal Kılıçdaroğlu’ gibi görünüyor, daha iyisi ortaya çıkana kadar, şimdilik kaydıyla... Birleşik muhalefetin herhangi bir bileşenini dışlayacak herhangi bir başka aday bu olası, beklenen, umulan değişimi hüsrana uğratır ve eski rejimin (baş aktörü değişse de) dolayısıyla mevcut konjonktürün devamı anlamına gelecektir ki bu durum da yeni ve bu kez çok derin ve çok sert bir çatışma ortamı demek olur ki bunun kime yarayacağını herkes biliyor...
Bu nedenle, 6’lı millet ittifakının "güçlendirilmiş parlamenter sistem" paketini, HDP'nin 10 maddelik “temel ilkeler” bildirgesini, sol ittifakın toplumsal muhalefetle birleşme, genişleme ve kitleselleşme çabalarını, Kılıçdaroğlu’nun SADAT baskınıyla seçim güvenliğini gündeme getirmesini ve karanlık niyetleri boşa çıkarmasını, dünkü Maltepe mitingini, Canan Kaftancıoğlu'nun arkasında durmasını, mitingde Gezi tutuklularına sahip çıkmasını çok önemsiyorum. Bunun ötesinde her türlü polemiği de, bugünün şartlarında yersiz, zamansız ve hatta zararlı (ya da AKP'ye yarayan) bir tavır olarak görüyorum...