11 Ağustos 2018 Cumartesi

Güne ve gündeme dair, kısa ve öz

Rejimin ekonomisine dair 2001'de yaratılan önlemler paketinden sonra, AKP iktidarına biçilen görev ülkenin tüm zenginliğinin küresel sermayeye peşkeş çekilmesiydi. 

Kapitalizm ancak ve ancak elindeki sermayeyi (kapitali) büyüterek varlığını sürdürebilir, başka türlü egemen olamaz, dünyada da, tek bir ülkede de... Bunun için de devlete ve iktidara sahip olmak zorunda. Başka yolu yok...

Sermayeyi büyütmenin tek yoluysa, adına ister ticaret deyin, ister finansal istikrar, ister üretim deyin; her zaman daha fazla emek sömürüsü ve daha fazla doğa talanı anlamına geliyor. 

AKP marifetiyle bu süreç başarıyla geçildi, 16 yıl boyunca. Cumhuriyet (hatta meşrutiyetten bu yana) Osmanlı'nın mülkünün paylaşımı sonrası devletin elinde biriken kaynakları da "özelleştirme" adı altında tasfiye işlemi yine aynı amaçla yürütüldü. 

Yine devlet ve iktidar eliyle, emek cephesi asker-polis-hukuk zoruyla karşı çıkamaz hâle getirildi. Bugün gelinen son noktaysa, Türkiye burjuvazisinin elinde kalan son sermaye kırıntısının da, küresel sermaye tarafından ele geçirilme hamlesi. Bu son hamleyle Türkiye'nin gururu(!) diye bilinen marka ve şirketlerin ve varlıklarının üç-beş kuruşa küresel sermayeye (sermayenin ulusu var mıdır ki?) tasfiyesine tanık olacağız pek yakında... Dün damat-bakan tarafından açıklanmaya çalışılan, ve henüz adı konmamış OVP (orta vadeli plan) bu tasfiyeyi kolaylaştıracak plan olsa gerek.

Elbette ki, sürecin mimarları, yöneticileri, operatörleri ve medya şakşakçıları da aradan gerekli komisyonları alacak, ticari etik(!) gereği... Kim karşı çıkabilir ki buna???

Bu senaryo yeni falan değil elbette, 24 Ocak 1980'den beri devam eden bir dizinin son sezonu oynayan... Ama biliyoruz ki dizi mutlu sonla bitmeyecek. 

Düne ağlamadan ve bugünü anlamadan yarını kurabilmek mümkün değil; yarınımızı ya "Onlar" kuracak, Bizim icazetimizle, ya da "Biz", kendimiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder