1 Kasım 2015 Pazar

1 Kasım 2015 seçim sonuçları: Gece yarısı ilk yorumlar

Saat 24:00'e doğru, görünen(!) açılmış sandık oranının %99'u geçtiği bir zaman diliminde, gayet gayrı-rasyonel bir seçim matematiğine tanıklık ederken, bu oran ve vekil sayılarının önümüzdeki, yaklaşık 2 hafta içinde, gelecek itirazlar ve kesinleşmeler sonrasında değişeceğinden emin olmakla birlikte, kıssadan çıkartılacak, açık-net-kesin hisseler var:

Sayısal sonuç ne olursa olsun; görünen odur ki;

1- Saray'ın AKePe'si kendi deyimiyle, "7 Haziran'da yaptığı hataları" yapmamış, hatta bu hataların analizini çok profesyonelce ve pragmatistçe yaparak, kendini bir önceki, (Gezi'den önceki) 2011 seçimlerinde yakaladığı, "2 kişiden 1'i bendendir" konumuna geri getirmiş görünüyor;

- "Çözüm" kamuflajıyla yıllarca oyaladığı ve kendinden uzaklaştırdığı kürt oylarını, sopanın en ağırını, ölümü göstere göstere sıtmaya razı ederek geri alabilmiştir; 7 Haziran'da kaybettiği, özellikle İstanbul ve metropollerdeki orta sınıf ve üstü "kürt" oylarını geri kazanmış görünüyor;

- "Başkanlık" hayaliyle ürküttüğü, 2002'den bu yana, hatta 1990'lardan bu yana en açık desteği veren ve yıllardır küresel ekonominin sadakasıyla beslenen, hatta epeyce de zengin olan, liberal, küçük ve orta sınıf tüccar oyları, son 2 yıldır, küresel sermayenin sıcak para akışı kesilince, AKP'den uzaklaşmış ancak kendine gidecek "güvenilir(!)" bir mecra bulamadığı için 7 Haziran'da sandığa gitmemişti. Şimdiyse "tek parti yoksa istikrar yok, istikrar yoksa ekmek de yok" sopasıyla kendini, başka yol bulamayan küskünlerine affettirmeyi de becermiş görünüyor;

- Özellikle 17-25 Aralık sonrasında, halkı aptal yerine koyan politikalar sonrasında kendi tabanından MHP'ye kaçan "milliyetçi" görünümlü kitleyi de, "daha daha daha fazla 'solcu' ve 'kürt' öldürerek", daha fazla düşmanlık ve nefret büyüterek geri kazanmayı başarmış görünüyor;

2- 5 kuşaktır İttihat ve Terakki'nin kanlı damarından beslenen, 100 yıllık ezberlerle, kibirli bir elitizm diliyle "etrâk-ı bî idrâk(!)" halkı ve yoksulluğu her fırsatta aşağılayan asker-sivil bürokratik kastın içindeki nüfuzunu kaybetme korkusu yüzünden, AKP'nin oy tabanını oluşturan eski köylü-yeni varoşlu emekçilerle buluşamayan bir CHP, 2002'de de, 2007'de de, 2011'de de, 7 Haziran 2015'te de aldığı, her 4 kişiden 1'inin oyuna, her zaman olduğu gibi yine ve yeniden razı olmuş görünüyor; daha da ilginci, tarihi ve kurucu CHP'de Kılıçdaroğlu'yla başlayan "aslan sosyal demokrat" SHP etkisinin de, 4 seçimdir bu egemen anlayışla giderek daha da fazla uyumlulaştığını söylemek mümkün.

3- AKP'nin son 2 yılda ayyuka çıkan yolsuzlukları ve "çözüm"süz barışma politikalarının fiyaskosu sayesinde, 7 Haziran'da kendine yönelen milliyetçi-muhafazakar oyların şımarıklığıyla "redci" yıkıcılığı "hayırda hayır var" diye ambalajlayan ve aslî "devletçi" rolünü AKP'ye kaptırarak faşizmin "hık deyiciliği" figüranlığına soyunan MHP ise, 2002 seçimlerinden sonra en dip noktaya düşmüş görünüyor. Türkiye'nin bir yarısında zaten esamesi okunmayan bir MHP'nin, artık İstanbul'da ve bu gidişle ülkenin diğer yarısında da marjinal bir çekirdek kadro partisine doğru evrileceği aşikar bu gidişle.

4- 2002 sonrasında, Türkiye'nin 100 yıllık sosyalist geleneğinin, kürt hareketiyle barışmasıyla birlikte kitleselleşen, 2007'den bu yana da, önce ortak aday hareketiyle, sonrasında birleşik partiyle, hem oyunu hem siyasal temsil yeteneğini her seçimde ikiye katlayan, 7 Haziran'da da, AKP faşizmine karşı, Gezi'de ve devamında en sert direnişi göstererek, AKP'nin oy tabanını oymayı başaran tek siyasi birleşik güç, hâlâ HDP görünüyor. 7 Haziran seçimlerinin yaşandığı "demokratik ve adil" bir ortamda bütün ezberleri bozarak, barajları yıkarak, "O'nu Başkan yaptırmayarak" AKP'nin bütün planlarını alt-üst etmişti. Bu sıçrama AKP'nin bile beklemediği bir durumdu. Hâliyle Sahip'in bu durumu "sıfırlaması" gerekti, "7 Haziran'daki hataları yapmayacağı" tekrar seçimle filmi başa aldı ve "adil ve demokratik" bir seçim hatasını tekrarlamadı. 20 Temmuz Suruç'ta başlayan katliamlar zinciriyle, 10 Ekim Ankara'ya kadar, doğudan batıya 500'den fazla canı kurban ederek, "sen beni başkan yaptırmadın, ben de sana seçim kampanyası yaptırmam" dedi. 7 Haziran'da dillenen "barış, demokrasi ve birlikte yeni bir yaşam" ufkunu, her şeye rağmen karartmayı beceremedi. Bugün de, HDP 2011 seçimlerindeki oyunu ikiye katlayarak, barajı geçerek, O'nu "GENE(!)" Başkan yaptırmadığı gibi, 7 Haziran'a göre kaybettiği 1 milyon oya rağmen, Türkiye'nin 3. büyük örgütlü siyasi gücü oldu. Görünen o ki, önümüzdeki dönemde de, insan-doğa-emek odaklı, birleşik ve örgütlü muhalefetiyle AKP'li hükümetlerin ana "siyasi" muhalefeti, bu karakteriyle de "sayısal" muhalefeti de zenginleştirerek "halkla" buluşturabilecek dönüştürücü bir siyasi öncü güç olmaya adaydır.

İktidarsız muhterisler, karşısında güçlü ve birleşik muhalefete rağmen ne kadar hükümet edebilecek? Onu da hayat gösterecek bize... Galiba hayata da BİZ...

O yüzden enseyi karartmayacağız!

Zaten gidecek bir başka yerimiz de yok, yurdumuz da...

(*) Eksik iki şey var yukarıda:

1)      Haziran'dan Ekim’e 333 bölümlük cumhurun muhtarları dizisi faktörü;

2)      4 ayda imana gelip, AKP'ye %2,1'den, "%0,68+%0,55"e düşerek, +%1 oy ekleyen Saadet+BBP ittifakı...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder